Ana sayfa
Foto galeri
HEREKE tarihi
HEREKE halısı
Okullar
ATATÜRK HEREKE de
KOCAELİ deki konumu
KOCAELİ deki tarihi yerler
Hakkımızda
                     Kurtuluş Savaşımızda pek çok bölge ve kentimizin ulusal mücadelemize çok anlamlı ve destansı katkıları olmuştur, bunlardan biriside Hereke’dir. Konu ile ilgili çalışmamız Türk Dünyası Dergisinin Aralık 2002 ve Ocak 2003 sayılarında yayınlanmıştı. Yaptığımız araştırmalarda bulduğumuz yeni belgeler ve Şükrü Naili (GÖKBERK) Paşa’nın kızı Saadet GÖKBERK (1909 - ....)’den 24 Haziran 2003 tarihinde alınan bilgilerle çalışmamızı genişlettik. Bu suretle yazımızın yeniden kaleme alınması sağlandı.
Hereke, Mondros Mütarekesi ile Mudanya Mütarekesi arasındaki dönemde İtilaf Devletlerinin (İng) işgalinde kalmıştır. İngilizlerin bölgeye gelişinin temel sebebi, İstanbul Boğazını ve İstanbul’u kontrol eden, aynı zamanda Anadolu’nun kapısı durumundaki Kocaeli Yarımadasının en stratejik mevkiinde bulunmasıdır. Ancak Hereke ve bölgesi, mevcut jeostratejisini Milli Mücadele ‘nin hizmetine sunmasını bilmiştir. Öte yandan Lozan görüşmelerinin kesintiye uğraması öncesinde, kuvvetlerimizin Boğazlar bölgesine harekat yapması planlanmıştı. Bu nedenle Başkumandan, beraberindeki kumanda heyeti ile Hereke’ye gelmiş, yapılacak harekatın planlarını incelemişti. Daha sonra I. Ordu birliklerini denetlemiş ve onlara manevra yaptırmıştı. Kurtuluş Savaşı Tarihimize ışık tutacağını değerlendirdiğimiz çalışmaya bu nedenle “ Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hereke’de “ başlığı konulmuştur.
İzmit Körfezi’nin kuzey yakasında önemli yerleşim yerlerinden olan Hereke’nin tarihi, M.Ö IX. Yüzyıla kadar gitmektedir. Bizans İmparatorlarından –denizden korkmasıyla ünlü- Heraklius’un, M.S 684 ‘den itibaren bölgeye sayfiye için gelmesinin kentin isminin Hereke olarak anılmasına neden olduğu değerlendirilmektedir. Osmanlı Beyliği’nin bölgeye gelişi Orhan Bey zamanında gerçekleşmiştir. Sonradan İmralı adasını da feth edecek olan Emir Ali Bey tarafından 1337 yılında bölgenin fethedilmesi ile, Hereke Osmanlı topraklarına katılmıştır. O tarihten 1918 yılına kadar İzmit veya Üsküdar sancaklarına bağlı bir karye (küçük yerleşim birimi) konumunu koruyan Hereke ’nin, tarihindeki en önemli olaylar, şüphesiz Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) ile birlikte başlamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu, -tartışmaları bugün de devam eden siyasi ve politik komplikasyonlar içinde -1 Ağustos 1914’te Almanya İmparatorluğu ile antlaşma imzaladı. Bu ülkeden alınan Yavuz ve Midilli zırhlıları ile güçlenen donanması, Karadeniz’deki Rus limanlarını 29 Ekim 1914’te bombaladı. Bu suretle I. Dünya savaşına katılınmış oluyordu. Ama ne var ki büyük ümitlerle (?) girilen bu savaş 4 yıl içinde İmparatorluğu yok sınırına getirdi. Limni adası Mondros limanında 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mütareke (Ateşkes), gerçekten Anadolu’daki bin yıllık tarihimizin en tehlikeli dönemeçlerinden birisi olmuştur.Tamamı 25 madde olan “ Mondros Mütarekesi”’nin 1. Maddesi (Boğazların açılması ve askeri birliklerimizin İtilaf Devletlerine teslim oluşu) ve 7. Maddesi (Müttefikler emniyetlerini tehdit edecek vaziyet zuhurunda herhangi bir stratejik noktanın işgal hakkına sahip olacaklardır.)’ne göre İtilaf Devletleri, ülkemizin denizleri ile kalan topraklarına yerleşme hakkını elde ediyorlardı. Nitekim İngiliz, Fransız , İtalyan ve – Averof Zırhlısı ile- Yunan savaş gemileri 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelmekle bu 1. ve 7. maddeleri kendi yararlarına kullanmışlardır.
17 Kasımda İtilaf Devletlerinin Birleşik Donanması 91’i savaş olmak üzere toplam 167 gemiye ulaşmakla İstanbul Boğazı’nı bütün bütüne kaplıyordu Bu bağlamda olarak irili ufaklı 48 parça savaş ve yardımcı sınıf gemi İzmit Körfezine gelmişti. Hatta bu gemiler için İstanbul’da Harbiye Nezaretinde teşkil olunan “Mütareke Şubeye” bağlı olarak “ İzmit Bahriye Kumandanlığı” kurulmuş, 21 Haziran 1920’de yani İstanbul’un işgalinden üç ay sonra, bu görev İngiliz komutanlığınca yapıldığından kaldırılmıştı. Osmanlı İmparatorluğu ’nun “ Cihan Devleti “ olmasını sağlayan en önemli jeostratejik bölgelerden birisi şüphesiz İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı idi. İngiltere – özellikle uzak ve yakındoğu ’da ki menfaatlerinin gereği olarak- 18. Yüzyıldan itibaren bu bölge ile çok yakından ilgilenmiştir. Kocaeli Yarımadası, yani İzmit Körfezi’nin kuzeyi ile Karadeniz arasında kalan coğrafi alan İstanbul Boğazının doğu tarafını tamamlıyordu. Ve boğazın kontrolü ancak bu bölgeye hakim olunmakla mümkündü.
Öte yandan Anadolu’nun kapısı ve/ veya İstanbul’la bağlantısının bulunduğu bu bölge – bir anlamda- ülkeninde en önemli stratejik güç merkezi idi. İngiliz kuvvetleri, deniz ve kara güçleriyle bir taraftan İzmit Körfezi’nin kuzey bölgesini işgal ederken, diğer taraftan da kalıcılıklarını sağlamlaştırmak istiyordu. Bu bağlamda olarak bölgenin etnik yapısını değiştirmek üzere buralara Rum göçmenleri yerleştiriyordu.
Osmanlı Hükümeti tarafından, Mütareke ’den hemen sonra İzmit bölgesine 19 Aralık 1918’de bir nizamiye kıtası sevk edilmiş, hemen sonra I. Fırka K.’lığı konuşlandırılmıştı. XX. Kolordudan İstanbul ‘daki XXV. Kolordu. Emrine gönderilen I. Fırka (Tümen) 2 Şubat 1919 tarihinden itibaren bölgede göreve başlamıştı. I. Fırka İngiliz Kuvvetlerinin İzmit’e yerleşmesine (6 Nisan 1920) kadar bölgede görev yapmıştı. İşgalci İngilizler İstanbul ‘un işgalinden (16 Mart 1920) sonra 6 Nisan 1920’de İzmit’teki birliklerini takviye etmişler ve daha sonra anılan fırkanın konuşlandığı binalara el koymuşlardı. Bunun üzerine I. Fırka subay ve erleri firar ederek bir kısmı Anakara ’ya giderken bir kısmı da İstanbul’a gitmişlerdi. Heyeti Temsiliye tarafından bölgeye Ankara’da bulunan XX. Kolordu emrindeki 24. Fırka gönderilmişti. Bu suretle Kocaeli bölgesi Ankara Hükümeti yanlısı bir kuvvetin kontrolüne girmiş oluyordu.
                     İngiliz kuvvetleri bölgenin stratejisine bağlı kalarak genelde kıyı kesimini kontrol edecek biçimde konuşlanmıştı. Bu bağlamda olarak 28. Tümen İzmit’te, 242. Tugay Hereke ’de bulunuyordu. Hereke ’deki İngiliz Tugayının karargah binası şimdiki Sümer İlkokulu idi; iki kat olan okulun üst katı tugay’ın karargahı, alt katı tutuk evi olarak kullanılıyordu. İngiliz komutanlık, sömürge askerlerinin çoğunluğunu oluşturduğu birliklerini sahilde ve halen adı Kışladüzü olarak anılan -ismini o zaman almıştır- şimdiki otoban yolunun geçtiği yerlere konuşlandırmıştı. Bu suretle demiryolu ve İzmit Körfezi kontrol ediliyordu. İngiliz birlikleri şehrin batısında birde silah onarım atölyesi yapmışlardı. Anılan semt halen “ Kama Hane- Kamane” olarak anılmaktadır. Yine Hereke’nin 5 km doğusunda bulunan ve o zaman küçük bir köy olan yer, Milli Mücadele nedeniyle işlerin yarıda kaldığı anlamında Yarımca adını almıştı.
Mütareke’nin ardından gelen yabancı güçler, ülkedeki azınlıklarla iş birliği yapıyor, hatta onları azdırıyordu. İttihad ve Terakki Cemiyeti üyelerinin ülkeyi terk ederken (1918 Ekim sonu) “KARAKOL CEMİYETİ” kurmuşlardı. Cemiyet bölgenin Milli Mücadele yönünden indoktrine edilmesinin yanında Ankara Hükümetinin personel ve silah ihtiyacını sağlanmasında büyük hizmetler yapmıştır. Mayıs 1920’ye kadar faaliyet gösteren bu tarihten sonra değişik adlarla çalışmalarına devam eden Karakol Cemiyetinin Kocaeli Kuvayi Milliye kumandanlığını, aynı zamanda Maltepe Atış Mektebi Müdürü olan Yenibahçeli Şükrü (OĞUZ) Bey yapmakta idi.
Karakol Cemiyetinin organize ettiği bölgedeki belli başlı milis güçleri, Dr. Fahri CAN, Yahya Kaptan, Küçük Aslan, Büyük Aslan, İpsiz Recep, Bulgar Sadık, Yüzbaşı Nail, Gebzeli Rıfat, Kuşcubaşızade Eşref Müfrezeleri idi. Bunlardan Yahya Kaptan (1891 – 1920) Aralık 1918’de Tavşancıl ‘da konuşlanmış, Ahırkapı (İstanbul) Cephaneliği Baskını, Darıca Un Deposu Baskını, Rum çetelerinin imhası ile Enver Paşa’nın amcası Halil (KUT) Paşa ’nın Bekirağa Bölüğünden kaçırılması gibi önemli hizmetler yapmıştı. Heyeti Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa’ya bağlı olan Yahya Kaptan İstanbul Hükümeti tarafından “ Kendi başına hareket ettiği ve halka zulüm yaptığı gerekçesi ile İstanbul’dan Bandırma Vapuru ile 6 Ocak 1920’de Hereke ’ye gönderilen 90 kişilik Jandarma Müfrezesi ile Tavşancıl ’da yakalanmış ve 8 Ocak 1920 günü şehit edilmiştir.İzmit Körfezinde kumaş üreten üç fabrika mevcuttu. Bunlardan ikisi (Karamürsel ve Çuhane) İtilaf Donanması tarafından tahrip olunmuştu. Saraya bağlı olan Hereke ’deki Fabrikayı Hümayun(18) için İstanbul Hükümeti tarafından Koruma Müfrezesi teşkil olunmuştu. Mülazımevvel (Üsteğmen) Osman Efendi komutasında kurulmuş olan 30 kişilik jandarma müfrezesi zaman zaman bölgede asayişin kurulması yönünde de faaliyet gösteriyordu. Bölgedeki eşkiya çeteleri bazen fabrikadan haraç istiyorlarsa da Osman Efendi ’nin müfrezesi gerekli korumayı yapıyordu. 29 Mayıs 1919’da çetelerin istediği 1000 lira çetelere karşı konulmak suretiyle verilmemiştir. Dolayısı ile Hereke Kumaş Fabrikası savaş boyunca faaliyetini sürdürmüştür.
Erzurum (23 Temmuz – 7 Ağustos 1919) ve Sivas (7-11 Eylül 1919) kongrelerinin ardından Heyeti Temsiliye, teşkil olunmuş, kendisine kongre adına karar verme yetkisi tanınmıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığını yaptığı Heyeti Temsiliye 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelerek ülke kaderine hakim olmak üzere daha radikal tedbirler almaya başladı. Öte yandan İtilaf Devletleri, 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal ederek -13 Kasım 1918’den beri zaten işgal altında idi- Meclisi Mebusan ’ı dağıtmışlardı. Bu bağlamda olarak 6 Nisan 1920’de İzmit’teki birliklerini güçlendirmişlerdi. Ancak birlikleri geniş bir arazi parçası olan İzmit Körfezini kontrole, Kuvayi Milliye Müfrezelerinin Ankara ’ya yönelik askeri personel ve mühimmat nakliyatına engel olmaya yetmiyordu. Bunun üzerine Osmanlı Hükümeti tarafından 18 Nisan 1920’de çıkartılan iki kararname ile Kuvayi İnzibatiye birlikleri kuruldu. Kuvayi İnzibatiye birliklerinin temel görevi Kocaeli Bölgesindeki işgal güçlerine yardımcı olmaktı. İki alaydan meydana gelen tümen seviyesindeki bu birlikler, 29 Nisan ’da İstanbul’dan vapurlara bindirilip Derince ve Seymen iskelelerinde karaya çıkartıldılar. Süleyman Şefik Paşa tarafından deruhte edilen – İzmit ve Havalisi Fevkalade Komutanlığı- komutanlığın karargahı, Yavuz zırhlısında bulunuyordu. Kuvayi İnzibatiye birlikleri İzmit’in 2 km doğusunda Kullar köyü civarında idiler.
Mayıs ayında bölgede teşkilatlanmasını ve konuşlanmasını tamamlayan Kuvayi İnzibatiye, Haziran içinde Kuvayi Milliye Kuvvetlerine karşı bir taarruz planlıyordu. Sivas Kongresi ile birlikte Batı Anadolu Kuvayi Milliye Komutanlığına atanmış olan Ali Fuat (CEBESOY) Paşa, durumu vaktinde öğrenmiş ve 14 - 16 Haziranda yaptığı topyekün bir taarruzla Kuvayi İnzibatiye birliklerini dağıtmıştı. İngilizlerin bölgeye Yunan Kuvvetlerini getirmeleri bu olaydan sonra oluşmuştur.
İngiliz Kuvvetleri Kocaeli yarımadasının kontrolünü, İstanbul’un emniyeti ve bölgeye etkin biçimde hakim olmak yönünden istiyorlardı. Yunan Başkomutanlığı da İstanbul – Ankara arasındaki ulaştırma yollarını elde tutmakla, Milli Kuvvetlere İstanbul’dan sağlanan lojistik desteğin engellenmesini amaçlıyordu
Bu bağlamda olarak Bandırma’ da bulunan General B. Gargarlidis komutasındaki 11. Tümen (veya Manisa tümeni) vapurlarla Temmuz 1920 sonundan itibaren Derince ve Seymen iskelelerinde karaya çıkartıldılar. İngiliz General Iron Sıde komutasındaki 28. Tümenin emrine giren Yunan tümeninin 16. Piyade alayı Sapanca, 9. Girit alayı Kandıra, 17. Piyade alayı Gebze ve Hereke bölgesinin kontrolü için görevlendirilmiş / konuşlandırılmışlardı. Yunan Kuvvetlerinin temel görevi Şile – Hereke ve Kandıra – İzmit hatları arasındaki bölgeyi Milli Kuvvetlerden temizlemekti. Öte yandan Genelkurmay Başkanlığının 24 / 25 Haziran 1920 tarihli genelgesi ile Batı Anadolu Kuvayi Milliye Komutanlığı kaldırılmış yerine “ Batı Cephesi Komutanlığı “ kurulmuştu. Komutanlığına yine Ali Fuat Paşa getirilmişti. Bu suretle Kocaeli bölgesinde Türk ve İtilaf Kuvvetleri nizami ordular halinde teşkilatlanmış oluyorlardı. Hereke bölgesine gelen Yunan kuvvetleri kente yakın Tavşancıl, Yukarı Hereke, Kalburcu gibi tepelerde kurulmuş olan küçük yerleşim yerlerinde konuşlandırılmışlardı. Öte yandan İngiliz kuvvetleri, Hereke ve civarına kendi kuvvetlerini getirmeye ve özellikle sahil kesimi ile tren yolunun kontrolünü kendi birlikleriyle ellerinde tutmaya devam etmişlerdir. Ancak Kuvayi Milliye güçleri bu kontrole hiçbir zaman rıza göstermemişlerdir. Mesela Kuvayi Milliye ’nin Haziran 1920 tarihinde İzmit’ten itibaren geliştirdiği taarruz harekatı öncesinde Hereke – Yarımca arasındaki (Arap kalesi altında) tren köprüsü Kuvayi Milliye kuvvetlerince 2 Haziran 1920 günü tahrip edilmişti. Bunun üzerine İngiliz kuvvetleri Derince – Yarımca – Hereke – Tavşancıl ve Diliskelesi istasyonlarını takviye etmişlerdi. Bu bağlamda olarak 12 Haziran 1920 günü Hereke iskelesine yeni birlikler getirilmiş, bu birliklerle ayrı bir müfreze teşkil edilerek tren istasyonu civarına çadırlı ordugah kurulmuştu.Ancak İngiliz kuvvetlerince, Hereke de bulunan Fabrikayı Hümayun (Padişahın himayesindeki fabrika)’nın korunmasında Osman Efendi’nin müfrezesi ile işbirliği yapılmıştır.(31) Nitekim çatışmaların yoğunlaştığı 1920 yılı Haziran ve Temmuz aylarında fabrikanın iaşe teminine de kolaylık gösterilmiştir. Bunun yanında fabrikanın korunması için gerek askeri personel yönünden gerekse, silah yönünden icap eden takviyeler yapılıyordu. Buna karşılık İngiliz Kuvvetleri özellikle İstanbul – Ankara hattında çalışan tren seferlerinde kontrolü son “derece sıkı yapmaktaydılar. Sadrazam Teyfik OKDAY “ Paşanın oğlu ve aynı zamanda Padişah VI. Mehmet (Vahidettin)’in damadı Yarbay İsmail Hakkı (OKDAY) bey (1881 – 1977) “ 8 OCAK 1921’de “ Koyun Tüccarı” vesikası (Kimliği) ile Anadolu’ya geçmek için bindiği Tren Hereke’de durdurulmuş, İngiliz Bnb. yanında Ermeni tercüman olduğu halde treni sıkı bir kontrolden geçirmişti. Bu kontrolden kurtulan İsmail Hakkı Bey İzmit’e geçtikten sonra Batı Cephesine gitmiş II. İnönü savaşlarına 4. Tugay Komutanı olarak katılmıştır.
HEREKE’NİN KURTULUŞU
Batı Cephesinin 25 Haziran 1920’de kurulması ile birlikte bölgedeki milis güçlerin bir kısmı nizami ordu birliklerine katılırken, bir kısmı da yine Ankara Hükümetinin bilgisi dahilinde ; Karakol, Felah, Muaveneti Milliye gibi çeşitli gizli cemiyetlerin koordinesinde olarak faaliyet göstermişlerdi. Bölgedeki milis güçlerin, Batı Cephesine yaptıkları askeri personel ve mühimmat nakli, savaş boyunca devam etmiştir. Esasen Yunan Kuvvetleri 22 Haziran 1920’den itibaren yeniden, harekete geçerek Batı Anadolu’yu ve Trakya’yı işgale başlamışlardı. Nitekim 8 Temmuz da Bursa işgal olunurken, 25 Temmuz da Edirne ele geçirilmiş, burada bulunan I. Kolordu Bulgaristan’a geçmişti. Bu tarihlerde bölgede de komutan değişikliği yapılmıştı. 9 Kasım 1920’de Ali Fuat Paşa’nın Moskova Büyük elçisi olarak bölgeden ayrılması ile Miralay İsmet (İNÖNÜ) Bey Batı Cephesi K.’lığına getirilmişti.
İsmet Bey Eskişehir’e kadar ilerleyen Yunan Kuvvetlerini, 6-11 Ocak 1921 tarihlerinde İnönü Mevzilerinde yaptığı savunma savaşlarıyla durdurarak I. İnönü Zaferini kazanmıştı. Zaferin ardından 26 Ocak 1921’de Miralay Halit ( KARSIALAN ) komutasında “ Kocaeli Kumandanlığı ” kurulmuştu. Tümen gücünde ve mürettep tümen veya fırka adıyla anılan bu birlik, yine zaferle sonuçlanan, II. İnönü Savaşına ( 23 Mart – 01 Nisan 1921 ) katılmıştı. Savaşın hemen sonunda ise (30 Mart 1921) Kocaeli Komutanlığı, Mürettep Kolordu haline getirilmiş ve Miralay Kazım (ÖZALP) Komutanlığa atanmıştı. Kazım Bey Mürettep kolordusu ile İzmit’in kurtarılmasını sağlayacaktır. Türk Kuvvetlerinin 6 Ocak –1 Nisan 1921 tarihlerinde yine İnönü mevzilerinde başarıyla yaptığı savunma harekatı, Yunan kuvvetlerini ürkütmüştü. Başkomutan General Papulas başarının sağlanması için, teçhizatı ile birlikte elli iki bin kişilik daha kuvvet istiyordu. Yunan Hükümeti bu talebi uygun karşılamış, ülkede seferberlik ilan ederek Batı Anadolu’daki kuvvetlerini takviye etmişti.
Öte yandan Yunanistan yeni birliklerle Anadolu’ya yığınak yapıyor hatta kral Konstantin bu hazırlıkları yerinde görmek üzere Anadolu’ya geliyordu. Bu bağlamda olarak Yunan Başkomutanlığınca Uşak – Polatlı istikametinde taarruz planlandı. Planlamaya göre Türk kuvvetlerinin yenilgiye uğratılması için mevcut kuvvetlerinin Uşak bölgesinde toplanmasına karar verildi. Bunun içinde taarruz bölgesinde yığınaklanmaya başlanıldı. Bu hazırlıklara bağlı olarak, İzmit’te bulunan 11. Tümenin bir kısım birlikleri deniz yolu ile Seymen ve Derince iskelelerinden Mudanya’ya götürülürken, diğer birlikleri İzmit Körfezine güney kıyılarından (Değirmendere – Karamürsel – Yalova istikametinden) İznik ’e intikal ettirildi.Ancak Yunanlılar bölgeden ayrılırken geçtikleri yerlerde mezalim uygulamaya devam ettiler. Nitekim İzmit Mürettep Kolordu tarafından 28 Haziran 1921 günü teslim olunduğunda 300’ün üzerinde şehit tespit edilmişti.
İzmit’in milli kuvvetlerimiz tarafından teslim alınması İngilizleri telaşa düşürmüştü. Aynı gün bir İngiliz subayı İzmit’i teslim alan Mürettep Kolordu K. Alb. Kazım Bey’le İngiliz Genelkurmayı adına görüşme talebinde bulunmuştu. Kazım Bey İzmit Komutanı Bnb. Emin Hüsnü Bey’in aracılığı ile şu cevabı vermişti. “İzmit’e giren Türk kıtaları bölgede kalacaklardır. Ankara’nın vereceği emir doğrultusunda İstanbul üzerine harekat geliştirilecektir.” Bu suretle harekata devam edileceğini işaret eden Kazım Bey, İzmit ‘in kurtarılmasını müteakip, bir kısım birliğini Derince ’ye göndermişti.
İngiliz kuvvetlerinin mevzilerini savunmak üzere Derince ’de gerekli tertip ve tedbirleri aldıkları tespit edilmişti. İngiltere’yi bütün bütüne karşıya almamak için ,milli kuvvetler buradan öteye - İstanbul istikametine – harekat geliştirmemişti. Milli kuvvetlerimizin Derince ’nin batısına geçmesi Mudanya Mütarekesinden sonra gerçekleşmiştir. Ancak tren seferleri 4 Ağustos 1921 ’den itibaren normal şekle dönmekle milli kuvvetlerimize Ankara –İstanbul demiryolu ulaştırması açılmış- oldu. Bu suretle Ankara Hükümeti, Kocaeli bölgesi ile daha etkin biçimde irtibat sağlamıştır.
26 Ağustos 1922’de başlayan, 9 Eylül ‘de İzmir’e (Akdeniz’e) ulaşılması ile sona eren “Büyük Taarruz“ ülkenin diğer kesimlerinin düşman kuvvetlerinden temizlemesi için 18 Eylül ’e kadar “ Takip Harekatı ” olarak devam ettirildi. Ordularımız İzmir ve Bursa’yı geri aldıktan sonra Çanakkale ve İstanbul Boğazları ile Trakya’yı kurtarmak üzere harekatını kuzey yönünde devam ettirdiler. Bu bağlamda olarak II. Ordu Çanakkale bölgesine konuşlanırken I. Ordu ( III, IV. Kolordular ve Kocaeli grubu ) Kocaeli bölgesine intikal etti. İtilaf Devletleri Türk Ordusunun özellikle Boğazlar civarına yaklaşması ve bu bölgelerde tehdit oluşturması üzerine, endişelenerek “Ateşkes” görüşmelerinin ivedilikle başlamasını istediler. Konu ile ilgili çalışmalar / görüşmeler devam ederken Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa, kuvvetlerini Boğazlar Bölgesine (Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı) yığarak, stratejik noktaları kontrol altında tutmayı hedefliyordu.
Çanakkale bölgesinin emniyete alınmasından sonra 3. Kolordu kuzeye yükselerek, bu sırada İzmit’ten Bursa’ya intikal etmiş olan Mürettep Kolordu ile birleşti. Her iki kolordu birlikte hareketle 27 Eylül 1922 tarihinden itibaren İzmit’e geldiler. Körfezin kuzey yakasına yani Derince- Şile hattına yöneldiler. 3 Ekim günü Gebze – Şile hattına ulaşan süvari birlikleri ilerleyişlerini buradan da devam ettirerek İstanbul Boğazı’nın doğu sınırına ulaştılar. Burada verilecek emirlere göre tertiplenmek üzere beklediler. Dolayısı ile 3 Ekim 1922’den itibaren Hereke ve civarı da Türk Kuvvetlerinin kontroluna geçmiş oldu. Mudanya görüşmelerinin başladığı 3 Ekim günü kuvvetlerimizin durumu yukarıda anlatıldığı şekilde idi.
Ancak Mudanya’da yapılmakta olan “ Ateşkes ” görüşmeleri istenilen biçimde devam etmiyordu. Görüşmeleri sürdürmekte olan İsmet Paşa, Başkumandanlığa Kocaeli Yarımadasındaki 1. ve Çanakkale bölgesindeki 2. Ordulara her an harekata hazır olmalarının gereğini bildirdi. Bunun üzerine, 6 Ekim 1922 günü saat 16:15’de bizzat Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından, Genelkurmay Başkanlığı ve Batı Cephesi Komutanlığına (her iki makamda Mareşal Fevzi ÇAKMAK tarafından deruhte ediliyordu.) Kocaeli bölgesinde bulunan tüm birliklerin “6 / 7 Ekim 1922 gecesinden itibaren İstanbul üzerine harekete geçmeleri emri verildi. Zaten bu kuvvetler Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının stratejik mevkilerine yerleştirilmekle Boğazların ve İstanbul’un gerektiği anda geri alınması amacı güdülmüştü. Kuvvetlerini ileri harekat için sevk eden Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), bu suretle İstanbul bölgesi ile Trakya’ya ait temel stratejisini ortaya koyuyordu.
Başkumandanlığın Kocaeli ’deki I. Ordu birliklerine verdiği “ Harekat Emri ” Mudanya Konferansı süresince geçerliliğini devam ettirmiştir. Birliklerimizin ilerleyişini İstanbul’da yayınlanan gazetelerin 7 Ekim 1922 ve onu takip eden günlere ait nüshalarında ayrıntıları ile görmek mümkündür. 3. Kolordu Birlikleri 10 Ekim günü Kartal ve Şile hattını geçtikten sonra, ilerleyişlerini İstanbul Boğazına doğru devam ettirerek Riva’ya gelmişler, yani Boğaza 15 Km kadar yaklaşmışlardı. Ancak Mudanya görüşmelerinde Türk Ordusunun boğaza bu kadar yaklaşması onaylanmamıştır. Nitekim 12 Ekimde imzalanan Mudanya Mütarekesi’nin 11. Maddesine göre; Darıca- Gebze- Şile hattı İtilaf Devletleri ile TBMM arasında sınır (Hattı Fasıl – ara hattı) olarak belirlenmiş, bu hat ile 15 km doğuda kalan, yani Gebze - Tavşanlı sırtları arasındaki alan “Tampon Bölge” olarak tespit edilmişti. Yine sözleşme gereğince anılan bu tampon bölgedeki karayolu (şose) her iki tarafın kullanımına açık olacaktı.
Bilindiği gibi Mudanya Mütarekesi 15 Ekim 1922 gününden itibaren yürürlüğe girmiştir. Batı Cephesi komutanlığının 11 Ekim 1922 günü yayınladığı 42 sayılı ordu emri ile Nurettin (SAKALLI) Paşa komutasındaki I. Ordu İzmit’e konuşlanacaktı. I. Ordunun aynı gün yayınladığı 43 sayılı Kolordu emri ile Şükrü Naili (GÖKBERK) paşa komutasındaki III. Kolordu karargahı 15 Ekim 1922 tarihi itibari ile Hereke’ye, konuşlandırıldı. Kolordu bağlısı Alb. Salih (OMURTAK) Bey komutasındaki 61. Tümen Yarımca – Derince arasındaki bölgeye, Alb. Abdurrahman Nafız (GÜRMAN) komutasındaki I. Tümen Dilburnu – Demirciler- Denizli bölgesi (Gebze – Tavşancıl arası)’ne konuşlandırıldı. Bu tümenin bir taburu Tavşanlı’ya, III. Kolordu bağlısı 56. Topçu Alayı Tavşancıl ’a konuşlandırıldı. (Bu kuvvetler, Lozan Antlaşmasının imzalanması (24 Temmuz 1923)’nı müteakip 6 Ekim de İstanbul’a girecektir.)
Hereke’nin kurtuluşunu fiili ve hukuki olmak üzere iki ayrı noktada incelemek gerekir.
Hereke fiili olarak; 27 Eylül ‘den itibaren Kocaeli Yarımadasına gelerek harekata başlayan 3. Kolordu ve Mürettep Kolordu birliklerinin bölgede kontrol tesis ettiği 3 Ekim 1922’de kurtarılmıştır.
Hereke ’nin hukuki yönden kurtuluş tarihi; Mudanya Mütarekesinin yürürlüğe girdiği 15 Ekim 1922 olması gerekir. Mütarekenin II. Md.’ne göre Garp Cephesi tarafından verilen emirle 3. Kolordu Komutanlığı 15 Ekim 1922’de Hereke ’de resmen konuşlanmıştır. Bu duruma göre Türk askerinin resmen şehirde konuşlandığı 15 Ekim 1922 gününün Hereke için “ Milli Kurtuluş “ günü olarak kabul edilmesi gerekir. Nitekim Genelkurmay Arşivi (ATASE) ‘nden yaptığımız araştırma da Hereke’nin Kurtuluş gününün 15 Ekim ‘in olması gerektiğini doğrulamaktadır.
III. Kolordu Hereke’de bir yıl kalmıştır, kolordu karargahı olarak İngilizlerin terk ettiği Fabrikayı Hümayun İlkokulu seçilmişti. Bu bina daha sonra bir taraftan eğitim verirken diğer taraftan da Hereke Nahiye Müdürlüğü’nün makam odalarını da bünyesinde bulundurmuştur. Lozan Barış Antlaşmasının (24 Temmuz 1923) yürürlüğe girmesi (23 Ağustos 1923)’ni müteakip 6 Ekim 1923’te işgal orduları İstanbul’u terk etmiş, yerine Şükrü Naili Paşa’nın komuta ettiği III. Kolordu İstanbul’a yerleşmişti. Bu nedenle Şükrü Naili Paşa’nın ailesi Hereke’ de bir yıl kalmıştı. Daha önce Mersinde bulunan eşi Nazire Hanım ve üç çocuğu (Turgut, Macit ve Saadet) trenle Hereke’ye gelmişlerdi. İstasyonun batı tarafındaki ahşap binaya (halen mevcut değildir, yerinde gazino vardır.) yerleşmişlerdi. Fabrikayı Hümayun’a ait olan bu bina lojman şeklinde olduğundan yanındaki dairelere Kurmay Başkanı Hayrullah Bey (Tümgeneral Hayrullah FİŞEK) ve yaver Hüsnü Bey ve aileleri yerleşmişti. Ancak bölgede askeri faaliyetler yoğun olduğundan okullarda eğitim yapılamamış, dolayısı ile çocuklar okula gidememişlerdi. Şükrü Naili Paşa Fabrikayı Hümayun’a ait olan Kayzer Köşkünü makam binası olarak kullanmıştı. Kızı Saadet Hanım yazın bu binada kaldıklarını anlatmaktadır. III. Kolordunun 6 Ekim 1923’te İstanbul’a giden tren ile birlikte Şükrü Naili Paşa’nın da ailesi –yine trenle- İstanbul’a gitmişti.
© 2007 : hereke club -- hereke_club@hotmail.com